Kanat Organizasyonları



Kız arkadaşım Tokatlı bir Çerkez. Bazen öyle bir çerkez ırkçılığı tutuyor ki, yanında kendimi kürt, afvedersiniz ermeni gibi hissediyorum.

Güzel sözler söylediğimde Tokatlı, hoşuna gitmeyen bir şey yaptığımda ise Çankırılı oluyorum.

Çerkez olduğunu öğrenen hasım akraba anında "onlar tutucu olur, kendilerinden olmayana kız bile vermezler. iki gün sonra bırakır gider seni" diyerek beni dübel ediyor.

Bu yüzden bazen kendimi, milli ordunun karşısında yer alan Çerkez Ethem'e kötü laf söylerken buluyorum.

Her şeye rağmen onu nasıl seviyorum: "ansızın, açıklanamaz bir şekilde, üzerine kafa yormadan, getireceği acı ve kafa karışıklığını bir nebze bile düşünmeden."

Geçen sabah uyandığımda o çoktan hazırlanmıştı. Karşı kanepeye geçip beni izleyişini görerek uyandım. Hiç gereği yokken jilet gibi hazırlamış gömleğimi. Kahve yapmış mesela, günaydın kahvesi. Gece balkonda içtiğim sigara izmaritlerini poşete koyup balkona asmış.

Birden başını omzuma koymak gibi bir huyu var: Yer, mekan fark etmeden Çıt! gibi bir sesle... Çıt. Dokunsam kırılır, dokunmasam aklım kalacak sanki. Çıt.

Bence şahane araba kullanıyor. Bir yere tek araba gittiğimizde direksiyonu ona bırakıyorum. Manita koltuğuna oturan bir erkek olmaktan mutluyum. 5-6 yaşlarımda dayımın kırmızı Doğan Slx'ine bindiğimdeki huzuru buluyorum.

Ayrılacağımız vakitlerde kendisinin pek fark etmediği iç çekişine şahit oluyorum. Imh! Bu onun özleme şekli. Sanki içinde bir kedi, görünmez bir kedi bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Anlıyorum, gevezeyim ama konuşamıyorum o görünmez kediyle.

İnadı inat biri. Ama kendimi dürüstçe açıkladığım zamanlarda hemen ikna oluyor. Kim bilir, belki de ben kendimi kandırıyorumdur? Belki çoktan ikna olmuştur ama karşısında dökülüşümü görmeyi seviyordur. Kadınları bilemeyiz.

Ben kendimi yalnız hisseden biriyim. Yalnız değil de, kimsesiz gibi. Hayatıma girdiğinden beri kendimi kalabalık hissediyorum. Güzel bir şeyin güzel bir parçası gibiyim. Kendimi kandırıyor olabilirim tabii, kadınları bilemezsin. Olsun, kendimi biliyorum.

Arabada güzel bir şarkı dinlemeden önce üst üste 4-5 tane leş şarkı açma huyu edindik. Her seferinde en leş şarkıya erişmeye çalışıyoruz. Buldukça gülüp kahkaha işte...

Her şey şöyle başladı: Daha önceden bir şekilde tanışıyorduk ama Çerkezlerle flört etmeyi tercih ettiğinden onun için tam bir Suriyeliydim. Bir arkadaşımızın düğününe gitmiştik. Onu bir çocukla tanıştırmak istiyorlardı ama bizimkisinin pek gönlü yoktu. Ben duramadım...

Çocuğa çift taban daldım. Bir süre bozdum. Numara verdim, numarasını aldım. Radyocuymuş, şarkı armağan edeceğine dair söz bile aldım. Neyse. Mişın çoktan kompleytıd.

Sonra... Eve dönerken düğünde giydiği ayakkabının tekini gözünün önünde (ç) aldım. Günlerce yanımda gezdirdim.

Onun ayakkabısıyla neler mi yaptım? Bir gün Kurtuluş Parkına gittim, Ç'ukurda içtim, uyanınca yatağım boş kalmasın diye yastığıma yatırıp pikeyle örttüm, manita koltuğuma emniyet kemeriyle bağladım, mangala bile gittik.

Günler sonra bir rakı masasında kavuştuk. Masada hep güzel insanlar. Biz tabii pek denk gelmemeye çalışıyoruz. Bir an geldi, hava soğudu. Masa dip dibe, üşüdüğünü belli etti ortaya. Üstüme bir tanecik tşört, çıkartıp yolladım. Saçmaydı, hele masada üstsüz bir adam oluşum, güldü.

Eşyanın tabiatı tabii, bu sefer de ben üşüdüm. Üzerinde "rebel mode on" yazan şahane bir svetşörtü vardı. Onu da bana verdi. Tüm gece giydim, ne güzeldi. Tabii çıkarmak istemeyince ertesi gün işe beli kısmen açık o svetşörtle gitmek zorunda kaldım. Bana güldüler, olsun.

İsmi farklı dillerde farklı şekilde telaffuz ediliyor: Çerkez kız diyen de var, küt saçlı kız diyen de. Dışarıdan nasıl görünüyor hiç bilmiyorum, ben ona o kadar dışarıdan hiç bakamadım.

Nasıl seviyorduk? Severken ne yapıyorduk? Bütünüyle unutmuşum.

Hasta olduğum vakitlerde babam bana piliç çevirme alırdı. Can ağrısından hiç tat alamadan küfrede küfrede yerdim. Keşke babam yaşasaydı ve piliç çevirme kapıp getirseydi.

İlişki adı verilen doğru parçasından sonsuz sayıda korku geçiveriyor. Mutlu sonların varlığına inanmıyorum. Her şey olup bittikten sonra elimizde mutlu başlangıçlar ve son cümlesi kurulmuş, noktası vurulmuş, tanıdık ama benzersiz bir hikaye kalıveriyor.



Canan Erbil - Hysteria

Share: